Günümüz teknolojisi ve modern yaşamın getirdiği değişimlerle birlikte, çocukluğumuzun o saf ve neşeli zamanlarına dair pek çok şey, yavaş yavaş hatıraların tozlu raflarında kaybolmaya başladı. Köylerde olsun mahallerde olsun boş alanlarda, sabahın erken saatlerinden akşam ezanına kadar süren, bitmek bilmeyen oyunlarımız, artık sadece eski bir anı olarak kaldı. Oysa ki, o günlerde mahallelerimiz, çocuk sesleriyle dolup taşar, her köşede bir oyun kurulur, her çocuk kendi hayal dünyasının kahramanı olurdu. Yüzümüzde gülümseme, yüreğimizde umutlarla dolu bir dünya kurardık. Bugün bile, o günleri düşündüğümüzde yüzümüzde beliren tebessüm, ne kadar güzel bir çocukluk geçirdiğimizin kanıtıdır. Haydi, çocukluğumuzun unutulmaz oyunlarını birlikte hatırlayalım ve bu nostaljik yolculuğa çıkalım.

Eskiden sokaklarda oynadığımız oyunlar, günümüzde neredeyse unutulmaya yüz tutmuş durumda. Fakat bu oyunlar, bizim için çok özeldi. İşte çocukluğumuzun unutulmaz oyunlarından bazıları:

  • Körebe: Bu oyunda, bir grup çocuk bir araya gelir ve içlerinden biri ebe olarak seçilir. Ebe olacak çocuğun gözleri, bir bez ya da yemeni ile bağlanır. Diğer oyuncular, ebe gözleri bağlı şekilde etrafta dolaşırken ona yaklaşır, fakat yakalanmamaya çalışır. Ebe, el yordamıyla arkadaşlarını bulup yakalamaya çalışır. Yakalanan kişi, yeni ebe olur ve oyun böylece devam eder. Bu oyun, hem duyusal yetenekleri geliştirir hem de arkadaşlar arasında eğlenceli bir bağ kurar.

  • Saklambaç: Saklambaç, hem cesaret hem de strateji gerektiren bir oyundur. Bir oyuncu ebe olarak seçilir ve bir duvara veya ağaca dönerek gözlerini kapatır. Ebe, genellikle 10'a kadar sayar (bu sayı gruptaki çocukların kararına bağlı olarak değişebilir) ve diğer oyuncular bu süre içinde saklanırlar. Sayma işlemi tamamlandıktan sonra ebe gözlerini açar ve saklanan oyuncuları bulmaya çalışır. Ebe, birini bulduğunda onun ismini söyler ve bulduğu kişiyi sobeler. İlk sobelenen kişi yeni ebe olur.

  • İstop: İstop, hızlı refleksler ve dikkat gerektiren bir oyundur. Oyuncular bir çember oluşturur ve bir kişi topu havaya atarken başka bir oyuncunun ismini söyler. İsmi söylenen oyuncu topu yakalamaya çalışır. Eğer topu yakalayabilirse, "istop" diye bağırır ve diğer oyuncular olduğu yerde donar. Topu yakalayan kişi, hareketsiz duran bir oyuncuyu top ile vurmaya çalışır. Vurulan kişi yeni ebe olur. Eğer ismi söylenen oyuncu topu yakalayamazsa, oyuna ebe olarak devam eder.

  • Yakan Top: Yakan top, iki takım arasında oynanan bir strateji oyunudur. Bir takım, ortada dururken diğer takım, onları topla vurmaya çalışır. Ortadaki oyuncular, topun kendilerine isabet etmemesi için kaçar ve manevralar yapar. Eğer bir oyuncu topla vurulursa oyun dışı kalır. Ancak, ortadaki bir oyuncu topu havada yakalayabilirse "can" kazanır ve vurulsa bile oyuna devam edebilir. Oyunun amacı, ortadaki tüm oyuncuları vurup dışarı çıkarmaktır.

  • Çelik Çomak: Bu oyun, iki oyuncu arasında oynanır ve bir çukur, bir uzun sopa (çomak) ve kısa bir sopa (çelik) gerektirir. Oyuncular sırayla çeliği çukurun kenarına yerleştirir ve çomakla vurarak havaya fırlatmaya çalışır. Diğer oyuncu, çeliği havada yakalamaya çalışır. Eğer yakalayamazsa, çeliğin düştüğü yerden çomağı hedef alarak çeliği vurmaya çalışır. Vurulursa puan kazanılır, vurulamazsa oyun sırası diğer oyuncuya geçer. Çelik Çomak, hem el-göz koordinasyonunu hem de strateji geliştirme yeteneğini destekler.

  • Sek Sek: Genellikle kız çocuklarının oynadığı bu oyun, tebeşirle yere çizilen kutular üzerinde zıplama esasına dayanır. Oyuncular, sırayla çizilen kutulara bir taş atar ve o taşı almadan tek ayak üzerinde zıplayarak oyunu tamamlamaya çalışır. Her kutuya sırasıyla basarak ilerlenir, fakat taşın olduğu kutuya basılmadan geçilmelidir. Tüm kutular tamamlandığında, oyuncu geri dönüp taşını alır ve bir sonraki tur için taşı bir sonraki kutuya atar.

  • Cilli: Cilli, erkek çocuklarının oynadığı bir bilye oyunudur. Oyuncular, küçük bir daire çizer ve her oyuncu bir bilyeyi dairenin içine koyar. Daha sonra sırayla diğer bilyeleri daire dışına çıkarmaya çalışırlar. Eğer bir oyuncu, bilyeyi daire dışına çıkarmayı başarırsa o bilyeyi kazanır ve oyun böyle devam eder. Amaç, en fazla bilyeyi kazanmaktır. Bu oyun, dikkat ve el becerisi gerektirir.

  • Mahalle Maçı: Bu, çocukların en çok sevdiği oyunlardan biridir. Genellikle sokak aralarında, birkaç çocukla başlayan futbol maçı, zamanla diğer arkadaşların katılımıyla büyür. Kaleler, taşlarla veya tebeşirle belirlenir ve oyun başlar. Çocuklar arasında hem rekabeti hem de takım ruhunu geliştiren bu oyun, aynı zamanda enerjiyi atmanın en iyi yollarından biridir.

  • Beş Taş: Bu oyun, beş tane düzgün taş ile oynanır ve birçok farklı etap içerir. İlk etapta, oyuncu bir taşı havaya atarken diğer taşları toplamaya çalışır. Her etap, farklı zorluk seviyelerinde ilerler. Amaç, tüm taşları toplamak ve en fazla puanı kazanmaktır. Beş Taş, el becerisini ve stratejik düşünmeyi geliştirir.

  • Topaç Çevirmece: Topaç, başlı başına bir oyuncak olup, alt kısmı sivri bir şekle sahiptir. Topaca sarılan ip hızla çekilerek topaç yere bırakılır ve dönmeye başlar. Amaç, topacın devrilmeden en uzun süre dönmesini sağlamaktır. Eğer topaç devrilirse, diğer oyuncu şansını dener. Bu oyun, denge ve el göz koordinasyonunu geliştirir.

  • Uzun Eşek: Daha çok erkek çocuklarının oynadığı bu oyunda, oyuncular birbirlerinin üzerine biner ve bir tür insan köprüsü oluştururlar. Karşı grup ise bu köprünün üzerine atlayarak onları devirmeye çalışır. Eğer köprü çökerse, takımlar yer değiştirir ve oyun böyle devam eder. Uzun Eşek, dayanıklılık ve takım çalışmasını gerektirir.

  • Birdirbir: Bu oyunda, oyuncular sırayla birbirlerinin üzerinden atlayarak ilerler. Bir oyuncu öne eğilirken diğerleri onun üzerinden atlar. "Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on... Birdirbir!" şeklinde ritmik olarak sayılır. Amaç, atlamaları hatasız bir şekilde tamamlamaktır. Bu oyun, fiziksel çeviklik ve koordinasyon gerektirir.

  • İp Atlama: Uzun bir ip, iki oyuncu tarafından çevrilir ve üçüncü oyuncu ipin içine girerek zıplamaya başlar. İp çevrilirken, hızlanıp yavaşlayabilir ve bu durumda ip atlayan çocuğun hata yapması beklenir. Oyuncu hata yaparsa, ipi çevirme sırası ona geçer. Bu oyun, ritim duygusunu ve fiziksel dayanıklılığı geliştirir.

  • Yağ Satarım Bal Satarım: Bu oyun, çocuklar arasında oynanan bir kovalamaca oyunudur. Oyuncular bir daire oluşturur ve bir ebe seçilir. Ebe, elinde mendille dairenin etrafında dolaşır ve bir oyuncunun arkasına mendili bırakır. Mendili fark eden oyuncu, ebeyi yakalamaya çalışır. Eğer ebe, boşalan yere oturabilirse, mendili bulan oyuncu yeni ebe olur.

  • Bezirganbaşı: İki oyuncu, ellerini kenetleyerek bir köprü oluşturur ve diğer oyuncular sırayla bu köprünün altından geçer. Oyuncular köprünün altından geçerken "Aç kapıyı Bezirganbaşı, kapı hakkı ne alırsın ne verirsin?" gibi tekerlemeler söylenir. Köprünün elleri kapandığında, yakalanan oyuncu köprüyü yapan iki kişinin yanına alınır ve onlara bir isim verilir. Örneğin, biri “Elma” diğeri “Armut” olabilir. Oyun bu şekilde devam ederken, yakalanan her oyuncu bir tarafa geçer. En sonunda iki grup arasında çekişmeli bir ip çekme yarışması yapılır ve bu yarışmayı kazanan grup, oyunu da kazanmış olur. Bezirganbaşı, hem eğlenceli hem de strateji ve takım çalışmasını gerektiren bir oyundur.

Oyunlarımız, çocukluğumuzun masumiyetini, dostluğun, paylaşmanın ve birlikte vakit geçirmenin güzelliğini yansıtan birer hatıra olarak kalbimizde yer alıyor. Her bir oyun, bizleri birbirimize bağlayan, komşuluk ilişkilerini güçlendiren ve topluluk bilincini pekiştiren önemli bir araçtı. Bugünün çocukları belki de bu oyunları hiç bilmeyecek, fakat bizler, bu değerli hatıraları yaşatarak onlara aktarmakla yükümlüyüz. Belki de bir gün, çocuklarımızı alıp sokaklara çıkartır, bizlerin oynadığı bu güzel oyunları onlara öğretiriz. Kim bilir, belki de o gün geldiğinde, yeniden o çocukluk heyecanını yaşar, geçmişin izlerini geleceğe taşımanın mutluluğunu hissederiz. Unutmayalım ki, her ne kadar zaman değişse de, çocukluğumuzun oyunları ve o günlerin saf mutluluğu, asla unutulmamalı.