Her birimizin dilinde aynı soru: "Nerede eski bayramlar?" Bu soru, yalnızca bir nostalji ifadesi değil, aynı zamanda geçmişteki o özel günlerin ruhunu yeniden yaşama isteğidir. Peki, eski bayramlar neden bu kadar özleniyor? Eski bayramlar, gerçekten o kadar mı farklıydı? Yoksa bu özlem, kaybettiğimiz çocukluk masumiyetine, o günlerdeki saf sevincimize mi?

Çocukluğumuzda bayramlar, bir haftalar öncesinden içimize düşen tatlı bir heyecanla başlardı. Şimdiki gibi geniş alışveriş merkezleri, ışıl ışıl mağazalar yoktu belki ama bayram öncesi hazırlıklar, köydeki veya kasabadaki mahalle bakkalında başlar, terzilerde son bulurdu. Bayramlık kıyafetlerimizin kokusu, yeni kumaşların sertliği, ayakkabılarımızın parlaklığı ve hatta üzerimize tam oturmayan elbiseler bile bayramın ayrı bir parçasıydı. Çocuk yüreğimiz, bu küçük detaylarla coşar, bayram sabahını dört gözle beklerdi.

Bayram sabahları, erkenden uyanıp büyük bir heyecanla giyinirdik. O sabahki mis gibi sabun kokusu, annelerimizin özenle hazırladığı bayram kahvaltıları, evin içinde dolaşan tatlı bir telaş hepimizin belleğinde canlı birer anı olarak duruyor. Ama bu bayramların en unutulmaz yanlarından biri, komşularla, akrabalarla yapılan bayram ziyaretleriydi. Bayramlaşma, sadece bir gelenek değil, toplumsal bağların en güçlü simgesiydi. Kapı kapı dolaşıp eller öpülür, bayram harçlıkları toplanır, her evden tatlı bir ikram alınırdı. Her ziyaret, bayramın coşkusunu biraz daha artırır, bayramlar vesilesiyle toplumdaki dayanışma ve birlik ruhu daha da güçlenirdi.

Eski bayramların bir diğer güzelliği ise oyunlar ve eğlencelerdi. Lunaparklar, güreşler, salıncaklar belki yoktu ama mahalledeki sokak oyunları, çocukların neşesi, hep birlikte oynanan misketler, ip atlamalar bayramın tadını çıkarırdı. Bayramın eğlencesi, herkesin katıldığı, büyüklerin ve küçüklerin bir arada olduğu anlarda gizliydi. Bayram yemeği için toplanan aileler, büyük sofralar kurulur, sofrada paylaşılan yemekler kadar, paylaşılan sohbetler de bayramın ruhunu yansıtırdı.

Zamanla modernleşen dünya, bu bayramların birçok geleneğini değiştirdi. Bugün bayramlar, belki de eskiye göre daha hızlı ve daha yüzeysel yaşanıyor. Bayramlaşmalar telefon mesajlarına, ziyaretler sanal ortamlara, çocukların heyecanı ise elektronik cihazlara taşındı. Ancak eski bayramların samimiyeti, içtenliği ve masumiyeti hala birçok kişi için özleniyor. Bu özlem, aslında kaybettiğimiz çocukluk coşkusuna, o günlerin sade ama derin anlamına duyulan bir özlem.

Bayramlar, sadece birer tatil günü değil, aynı zamanda toplumsal bağları güçlendiren, insanları bir araya getiren ve geçmişle geleceği buluşturan özel zamanlardır. Eski bayramların ruhunu yeniden canlandırmak belki mümkün değil ama bu özel günlerin anlamını ve değerini yeniden hatırlamak, gelecekteki bayramların da daha anlamlı geçmesini sağlayabilir. Çünkü bayramlar, aslında içimizdeki çocuğun yeniden canlandığı, masumiyetin ve sevincin en saf haliyle yaşandığı anlardır.