"Kalın", oğlan babası tarafından kız babasına, gelin olacak kızın çeyiz ve takıları için verilen paradır. Bu para, kız babasının düğün esnasında kızına alacağı eşyalar ve takılar için yapılan bir yardım olarak görülse de, kız babası çoğu zaman bu yardımdan fazlasını da harcayarak kızının çeyizini daha zengin hale getirirdi. Kız babası tarafından alınan bu eşyalar ve takılar, kızın mehrine eklenirdi.

Düğün öncesi hazırlıkların en önemli aşamalarından biri olan "kalın bozma", yeni kurulacak yuvanın ihtiyaç duyacağı tüm eşyaların, takıların, ziynetlerin ve günlük kullanım malzemelerinin temin edilmesini kapsar. Bu süreçte, çeyiz sandığı, çekmece, güğüm, ibrik, leğen gibi ev eşyalarından, manifatura ve tuhafiye ürünlerine kadar geniş bir yelpazede alışveriş yapılırdı. Kalın bozma için belirlenen özel bir günde, oğlan ve kız evleri aile büyükleri ve akrabalarıyla birlikte şehre giderek, çarşı ve pazardan gerekli tüm malzemeleri alırlardı.

Alışveriş sürecine "pazarlık" denmesinin sebebi, bu alışverişlerin genellikle pazarlık usulüyle gerçekleştirilmesiydi. Aydınlık, doğruluk ve saadetin simgesi olarak kabul edilen ayna, pazarlığın ilk satın alınan ürünü olurdu. Bu gelenek, yeni çiftin hayatlarının aydınlık ve mutlu geçmesi dileğini sembolize ederdi. Pazarlığın ayna ile başlaması, ailenin geleceğe parlak bir bakış açısıyla adım atmasını temsil ederdi.

Her ne kadar kalın parası verilmiş ve alışverişe birlikte çıkılmış olsa da, alınan eşyaların parasını genellikle kız babası öderdi. Oğlan babası ise özellikle altın ve ziynet eşyaları gibi takıları temin ederdi. Bu takılar, düğün günü gelinin üzerinde sergilenir ve yeni hayatının başlangıcında ona maddi bir güvence sağlardı. Takıların seçiminde aile büyüklerinin ve özellikle kaynananın zevk ve tercihi önemli rol oynardı.

Alışverişten dönüldüğünde, alınan tüm eşyalar kız evinde özenle sergilenir, komşular ve akrabalar "hayırlı olsuna" gelerek bu eşyaları incelerdi. Bu sergileme, hem ailelerin birbirine olan saygısını gösterir hem de toplumsal bir paylaşım ve dayanışma örneği teşkil ederdi. Gelen misafirlere ikramlar sunulur, sohbetler edilir ve böylece düğün heyecanı tüm çevreye yayılırdı.

Düğün hazırlıkları bununla sınırlı kalmaz, "esvaba girme" adı verilen elbise dikim süreci başlardı. Terziler veya aile büyükleri tarafından gelin ve damat için özel kıyafetler dikilir, gelinin yatak, yorgan, döşek ve yastıkları hazırlanırdı. Bu hazırlıklar sırasında aileler ve komşular bir araya gelerek imece usulü çalışır, birlikte zaman geçirirlerdi. Özellikle kadınlar arasında yapılan bu el birliği, toplumsal bağları güçlendirir ve geleneklerin nesilden nesile aktarılmasını sağlardı.

Gelin için hazırlanan çeyizler arasında el emeği göz nuru işlemeler, danteller, oyalar ve nakışlar önemli yer tutardı. Bu el işleri, gelinin annesi, akrabaları ve hatta komşuları tarafından aylar öncesinden hazırlanmaya başlanırdı. Her bir parça, sevgi ve özenle işlenir, gelinin yeni evinde kullanması için özel anlamlar yüklenirdi.

Sonuç olarak, kalın parası ve kalın bozma gibi gelenekler, sadece maddi yardımla sınırlı kalmayıp, aileler ve toplum arasındaki bağları güçlendiren önemli sosyal etkinliklerdir. Bu ritüeller sayesinde aileler, yeni kurulan yuvaya destek olur, mutluluklarını paylaşır ve toplumsal dayanışmayı pekiştirirlerdi. Geçmişin bu zengin gelenekleri, toplumun bir araya gelerek sevinçleri ve sorumlulukları paylaşmasının en güzel örneklerini sunar.

Günümüzde bu tür geleneklerin unutulmaya yüz tutmuş olması, kültürel mirasımızın korunması açısından bir kayıptır.  Kalın parası ve kalın bozma gibi ritüeller, sadece birer alışveriş veya maddi yardım değil, aynı zamanda toplumun dayanışma ruhunu yansıtan, birlik ve beraberliğin sembolü olan etkinliklerdir. Bu nedenle, bu geleneklerin yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması, kültürel zenginliğimizin sürdürülmesi açısından hayati bir öneme sahiptir, ama ne yazıkki unutulmuş geçmişde uygulanan bir geleneği sadece yazılarla aktarabiliyoruz.