Hayatta bazen öyle anlar gelir ki, tüm zorluklar üst üste yığılır ve pes etmenin eşiğine gelirsiniz. Ancak sizi hayata bağlayan bir şey vardır: aileniz. Sevdikleriniz için her sabah yeniden ayağa kalkar, her gün bir adım daha atmaya devam edersiniz. Yaşam sadece sizin için değil, sevdikleriniz için inatla sürdürülen bir mücadeleye dönüşür. Peki, bu mücadele aslında ne kadar zorlayıcıdır?
İnatla yaşamak ne demektir, bilir misiniz? Yorulduğunuzu, artık dayanamayıp pes etmek üzere olduğunuzu hissettiğiniz anlarda bile, bir anda anne olduğunuzu hatırlayıp yeniden ayağa kalkmak zorunda kalmak… Gücünüz tükenmiş gibi hissederken, kendinize “Pes etmek yok!” diyerek bir kez daha derin bir nefes almak… Acılarınızı, sancılarınızı bir kenara itip, içsel bir güçle hayata tutunmaya çalışmak... Yüksek sesle, bağıra bağıra şarkılar söyleyerek tüm dertlerinizi unutmaya çalışmak… Her sabaha, “Bugün de seni yaşayacağım hayat!” diyerek inatla başlamak…
Çocuğunuzu okula yolcularken, belki de bu son görüşüm diye düşündüğünüz her defasında onu sımsıkı sarıp öpmek… Ama her defasında o öpüşün yetmediğini hissetmek, doyamamak... Sanki her an vedalaşmak zorundaymışsınız gibi içten bir sevgiyle uğurlamak... Ardından, belirsizliğin getirdiği endişelerle baş başa kalmak... Bir düşünceden diğerine savrulmak; “Benden sonra ne olacak? Onlar bensiz nasıl yapacaklar?” diye düşünerek sevdiklerinizi gözünüzün önüne getirmek… Her gün, bir kez daha vedalaşıyor gibi hissetmek, ama bunu sadece kendinize saklamak… Bir köşeye çekilip gözyaşlarınızı sessizce akıtmak, kimseye belli etmeden, bir ağlayıp bir susmak...
Her sohbetin içine, farkında olmadan, sevdiklerinizi sona hazırlayan birkaç cümle yerleştirmek… Onları hem düşündürmeden hem de bilinçsizce geleceğe hazırlamak... Söylediklerinizde hep bir ’son’a dair ima, bir ayrılık hissi bırakmak… Ve tüm bunları, her gün yeniden yaşamak zorunda kalmak... Kimseye belli etmeden, kimseyi üzmeden devam etmek…
Belki bu hisleri bilirsiniz, belki bilmezsiniz. Ama bilmeniz gereken bir şey var: Bu hayatta, inatla yaşayan insanlar var. Kendileri için değil, sevdikleri için ayakta durmaya çalışan, bir adım daha atmaya zorlanan insanlar. Her günü bitirirken, “Bugün de ölmedim, teşekkür ederim Allah’ım” diyerek uykuya dalanlar var... Her yeni güne şükürle, minnetle başlayanlar var.
Başkaları için belki çok önemsiz gelen, küçük meselelerle boğuşanların dünyasında, bir köşede kendi derdiyle sessizce baş başa kalan insanlar var. Onların hikâyeleri sessiz ama derin… Her kaderin bir türküsü vardır; kiminin türküsü neşeyle söylenir, kimininki ise ağıt olup yakar yürekleri. Kimileri sadece hayatta kalmak için çabalar, kimileri ise hem hayatta hem de ayakta kalmak için mücadele eder. Çünkü hayatta kalmak yetmez bazen, dimdik durmak gerekir. Her gün, her sabah yeniden başlamak… Sevdikleri için her acıya, her zorluğa rağmen direnenlerin türküsü biraz daha farklıdır.
Bu insanlar, hayatın ağır yükünü sırtlanmış, içsel bir güçle devam eden, düşse de kalkmayı bilen insanlardır. Kimileri için yaşam, bir oyun gibi kolaydır; ama kimileri için, bir savaştır her anı. İşte bu insanlar, inatla yaşamanın ne demek olduğunu bilirler. Çünkü her yeni gün, yeni bir mücadeledir onlar için. Her sabah yeniden ayağa kalkmak, her akşam şükrederek uykuya dalmak zorundadırlar.
Hayat herkese eşit davranmaz. Kimi güler, kimi ağlar. Ama asıl güçlü olanlar, hayata rağmen ayakta kalmayı başarabilenlerdir. İnatla, sevdikleri için yaşamaya devam edenler… Onlar, her yeni günü bir hediye gibi görür. Her anı kıymetlidir. Çünkü bilirler ki her şey bir gün sona erecek, ama o sona hazırlıklı olmalıdırlar. Hayat, onlara zor olabilir, ama yine de onlar, sevgiyle ve inatla yaşamaya devam ederler.
Her insanın hayatında farklı bir türkü çalar; kimisi sevinç dolu, kimisi hüzünle dolu. Ama asıl önemli olan, sevdikleriniz için bu türküyü inatla söylemeye devam etmektir. Aileyi ayakta tutan şey, sadece fiziksel varlık değil, birlikte göğüs gerilen zorluklardır. İşte bu yüzden, sevdikleri için inatla yaşamaya devam eden insanlar, her yeni günü bir hediye gibi görür ve her gece, “Bugün de birlikteyiz, şükürler olsun” diyerek başlarını yastığa koyarlar.